|
||
![]() |
BİR YALNIZLIK ŞARKISI | |
Cengiz Doğan | ||
‘Bana bir şey olmaz’ genetiğimizde olan bir anlayış türü. Her gün TV’lerde izler, gazetelerde okuruz ancak aynı olayın asla bizim başımıza gelmeyeceğini düşünürüz. Bu nedenledir direksiyona oturduğumuzda hız yapma sevdamız, bu nedenledir alkollü olarak bir şeyi ispat etmek istercesine direksiyon başına geçmemiz, bu nedenledir tüm genelge, uyarı ve yasaklamalara rağmen Covid-19 virüsüne karşı tabiri caizse erkeklik taslamamız. Kalabalık ortamlarda maske kolumuzda ya da çenemizin altında gezmenin başka bir izah tarzı olabilir mi? Covid-19 virüsü olduğunu bile bile düğüne gitme, izolasyondan kaçmanın başka açıklaması yok. Oysa ‘bize de bir şey oluyor’ Hem de hiç ummadığınız anda. Bu tedbirsiz kişiler yüzünden vaka sayısı her gün artıyor. Dahası kendisini korumaya çalışanlar da bir şekilde bu insanlar yüzünden virüse yakalanıyor. Etrafımdakiler bilir, virüs konusunda maske/mesafe/hijyen kuralına riayet edenlerden biriydim. Ancak bu bela önce bana sonra eşime bulaştı. Test sonuçları çocuklar da negatif çıksa da ailecek sonucu belirsiz bir tedavi süreci başladı. TV’lerde her gün açıklanan virüs tablosu, ağır hasta sayısı, hayatını kaybedenler… Kafanızda ‘ben de bunlardan biri olacak mıyım’ sorusu. İlk gün çok bir şey anlamıyorsunuz can yakan testi saymazsak. Sağlık ekiplerinin eve ilaç getirmesini bekliyorsunuz. Belirtiler devam ediyor ancak durumunuz ağır değil. Süreç ilerledikçe ilaçların yan etkisinden mi, virüsün sizi yenmek için inat etmesinden midir bilmiyorum bir yorgunluk oluyor üzerinizde. Nefes darlığı, bitmeyen öksürükleri saymıyorum bile. Aile üyeleri tarafından ne kadar sevilirseniz sevilin, çevreniz tarafından ne kadar değer verilirseniz verilin yalnızsınız yapayalnızsınız. Size moral verecek, elinizi tutacak kimse yok. Çünkü bu hastalık diğer hastalıklara benzemiyor. Öncelikle siz yanınızda kimseyi istemiyorsunuz, sevdiklerinize bulaştırmamak adına kendinizi evin bir odasında izole ediyorsunuz. Nazi kamplarındaki gibi bir sürecin içindesiniz. Aradaki tek fark bulunduğunuz oda gaz odası değil. Ama sonucunda iyileşip iyileşmeyeceğinizi bilmiyorsunuz. Zira virüs her yaştan insanı alıp götürebiliyor yaşamdan. “Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar Yeryüzünde sizin kadar yalnızım Bir haykırsam belki duyulur sesim Ben yalnızım, ben yalnızım, yalnızım” Telefon çaldığında açıp konuşmak adeta bir işkence. Nefes darlığı ve öksürük arasında konuşmaya çalışmaktansa telefonu kapalı tutmayı yeğliyorsunuz. Zaman bir türlü geçmiyor, artık ilk haftanın geride kalmasını ve iyileşme sürecinin başlamasını istiyorsunuz. Bir an önce bitmesini istediğiniz o ilk 7-8 gün. Kolunuzu kaldıracak dermanınız yok. Ve siz hastalıkla mücadele ederken kapının öbür tarafında sizin için çırpınan çocuklarınızın çabası, bir yardan uzaktan eğitimlerine devam ederken bir yandan da sürekli kulaklarının sizde olması. Öksürseniz ‘iyi misin baba’ sözü onların psikolojisi… bu süreç hasta olan kadar hasta olmayanı da yıpratıyor. Çocuklarınız tarafından size verilen yemek gözünüzde büyüyor. Bir iki lokma ha gayret hayır üçüncü lokma geçmiyor boğazınızdan. İştahınız yok, yediğiniz yemeğin tadı tuzu yok. En sevdiğiniz yemekler pişiriliyor ama sizin için durum aynı. İkinci gün, üçüncü gün, dördüncü, beşinci gün… Gözünüz duvardaki saatte. Televizyon izlemek bile işkence halini alıyor çünkü öksürük arasında ne izlediğinizi anlamıyorsunuz bile. Bu süreçte bağışıklık sisteminizi güçlendirmek için internetten araştırma yapıyor daha önce hiç tatmadığınız bitki karışımlarını ‘umut’ olarak tüketmeye başlıyorsunuz. Bilimsel olarak virüse karşı yararı olup olmadığını bilmiyorsunuz ama bağışıklık sistemini güçlendireceği için kendinizi mecbur hissediyorsunuz. Sağlık ekipleri tarafından verilen ilaçlar ve kullanım şekillerini kesinlikle atlamıyorsunuz. Yalnızsınız odanızda ve görmediğiniz bir düşmana karşı kılıç çekip savaşıyorsunuz en azandın savaşmaya çalışıyorsunuz. ‘Niye ben’ sorusunu soruyorsunuz sürekli kendinize. ‘Tedbirleri alan, insanlardan uzak duran ben niye yakalandım bu virüse’ Tek teselliniz çocukların testlerinin negatif çıkması oluyor. Düşünmek istemeseniz de ölüm geliyor aklınıza. Yakıştıramıyorsunuz kendinize. ‘Yenmeliyim’ bu duyguyu aşılamaya başlıyorsunuz çünkü bu süreçte moral motivasyonu size sizden başka kimse veremiyor. Bilime küfrediyorsunuz; “Uzaya giden, Mars’a araç yollayan, küçücük bir çipin içine milyonlarca veriyi sığdıran bilim bir küçücük virüse nasıl çare bulamaz” diye. Virüsün zirve yaptığı dönemde internette yayınlanan ağır hastaların görüntüsü geliyor gözlerinizin önüne. İster istemez korkuyorsunuz. O aşamaya gelmeden atlatmak en büyük temenniniz. Sonra iştahınız yavaş yavaş yerine gelmeye başlıyor, o zaman anlıyorsunuz ki virüse karşı 1-0 öne geçtiniz. Ancak maç bitmiş değil. Virüs sürekli tekrarlanan öksürüklerle ve yüzlerce merdiven çıkmış gibi nefes almakta güçlük yaşamanızla sürekli hissettiriyor kendini. Tıpkı rakip kale önünde baskı kuran takım gibi. “Kaderim bu, böyle yazılmış yazım Hiç kimsenin aşkında yoktur gözüm Bir yalnızlık şarkısı söyler sazım Ben yalnızım, ben yalnızım, yalnızım” İyileşme belirtileri başlasa bile yalnızlığınız devam ediyor odada. İzolasyondasınız bir an önce bitmesi en büyük temenniniz. Ancak bu hastalık ilcalar bitince iyileşeceksin türden bir hastalık değil. Tedavi görüp ikinci testi pozitif çıkan vakalar olduğunu biliyorsunuz ve bu virüsle, virüsün yol açtığı yalnızlıkla ikinci kez mücadele edecek olma düşüncesi insanı çıldırtıyor. Test günü geldiğinde ‘iyiyim’ diyorsunuz kendinize ama ikinci testin sonucunun nasıl çıkacağı korkusu hala içinizde. Üstelik tüm bu yaşadıklarınızı eşiniz için de hissederek yaşıyorsunuz. ‘Ben iyileşir de ya o iyileşmezse’ Bu korku kendiniz için yaşadığınız korkudan daha fazla yıpratıyor insanı. Şarkılarda, türkülerde yer alan yalnızlıklardan biri tüm bu yaşadıklarınız ve bir rüya olmasını o kadar çok istiyorsunuz ki ama değil. İkinci testin sonucunun negatif çıktığını öğrendiğinizde ‘tama rüya değildi ama yendim’ diye büyük bir sevinç yaşıyorsunuz. Yenmiş olmanız tekrarlamayacağı anlamına gelmiyor tabi. Üstelik virüsün, hediye ettiği öksürük sürekli hatırlatıyor size bunu. Evet sevgili dostlar; sağlık bakanlığı tarafından açıklanan verilerde hangi kategori içerisinde yer aldığımı bilmiyorum ancak bu virüsle iki hafta süren mücadelemi ve yaşadıklarımı çok iyi biliyorum. Bu süreç kolay bir süreç değil. Bu nedenle lütfen uyarıları dikkate alın. Belki yine evde kalacaksınız ama virüsle tek başınıza bir odada mücadele etmek zorunda kalmayacaksınız. Ailecek akşam sofralarında oturup, birlikte sohbet edebileceksiniz üstelik öksürük de kesmeyecek bu sohbeti. |
||
Etiketler: BİR, YALNIZLIK, ŞARKISI, |
|