Müşterisiniz, bir mağaza ya da dükkana giriyorsunuz. İçeri girip bir şey soracaksınız ama karşınızda öyle suratsız biri var ki… ‘Niye geldin’ der gibi bakıyor bakmıyor sadece bakışıyla dövüyor adeta… Böyle bir iş yerine ikinci kez gider misiniz?
Teknolojinin getirdiği yeniliklerden bahsediliyor hemen her ortamda. Özellikle son dönemde e-ticaret uygulamalarından. İrili ufaklı birçok firma artık satışlarını e-ticaret üzerinden yapıyor. Firmalar ve aracı kurumlar bu ticaretin Avrupa ortalamasının çok çok gerisinde olduğundan şikayet ediyor. Ancak kimse de şunu sormuyor. ‘Acaba insanlar neden internetten ürün siparişi verirken hala çekince içerisinde’
Sevdiğiniz birinin doğum günü var gecikmeyi de hesaba katarak bir gün önce elinizde olacak şekilde sipariş veriyorsunuz, doğum günü geçiyor hala ürün elinize gelmemiş. Kargo firmasını arıyorsunuz ‘araç dağıtımda’ cevabını alıyorsunuz. Ama o günde elinize gelmiyor bir sonraki gün telefonunuza mesaj, ‘geldik yoktunuz, şubeden alın’
Doğum günü geçmiş siz hala hediyeyi sahibine ulaştıramamışsınız. Şubeye gidiyorsunuz ‘bakışıyla sizi döven çalışan’ karşılıyor sizi. ‘ben evdeydim gelmedi aracınız’ diyeceksiniz de adamın tepkisini kestiremiyorsunuz.
Pandemi sürecinde sıkça yaşandı bu durum. İnsanlar sokağa çıkma yasağı nedeniyle internetten siparişi her zamankinden daha fazla verdi. Ancak görüldü ki Türkiye’de kargo firmaları e-ticaret alt yapısını oluşturamamış. Ürün gönderirken de ürünü teslim alırken de bir sürü sorun sizi bekliyor. Arada kaybolan defalarca geri giden ürünlerde işin cabası.
Bir firmanın çalışanı o firmanın aslında vitrinidir. Siz o çalışan üzerinden firma hakkında fikir sahibi olursunuz. Aras Kargo için de bu durum böyle. İşletmenin yönetim kurulu başkanı çok iyi bir insandır şöyledir böyledir onu tanımıyorsunuz siz, sizinle muhatap olan şubedeki çalışanın tavrı üzerinden genelleme yapıyorsunuz haklı olarak. Hani Cengiz Han’ın o meşhur sözü var ya; “Bir mıh bir nal kurtarır; bir nal bir at kurtarır; bir at bir er kurtarır; bir er bir cenk kurtarır; bir cenk bir vatan kurtarır" Buradaki mıh o çalışan ve nalı yani şubeyi kurtaramıyor, şube bölgeyi, bölge genel merkezi kurtaramıyor ve bu durumda malum sonu tahmin etmek güç değil.
Robert Bosch, “Bir müşteri kaybetmektense paramı kaybetmeyi tercih ederim” diyordu, kaybedilen müşteri zaten para kaybetmeyle eş değerdi çünkü. Müşteri yoksa kazançta yok.
Kargo firmaları kalifiye eleman sıkıntısı bahanesine sığınabilir belki ancak bu devekuşu gibi kafayı kuma gömmekten öte anlam taşımaz. Siz insanlara piyasanın az üzerinde bir rakam verirseniz kalifiye eleman sıkıntısı bahanesi diye bir şey kalmaz. Bakın Robert Bosch’un ücret felsefesine: “Çok param olduğu için iyi maaş veriyor değilim; aksine iyi maaş verdiğim için çok para kazanıyorum.” Vehbi Koç’a ait olduğu ileri sürülen bir söz vardı bir zamanlar, “Ucuz işçi çalıştıracak kadar zengin değilim” diye.
Şimdilerde kaldırılan UBER’in tüm çalışanları da Türk’tü ancak onların insana davranışıyla ticari taksi sürücülerinin davranışı arasında dağlar kadar fark vardı. Demek ki bu iş elemanla değil yönetimle alakalı.
Bir firmayı kurmak kolay değil, onu alıp bir yerlere taşımak da kolay değil ancak onun marka değerini korumak çok daha zor ve görünen o ki başta Aras Kargo olmak üzere birçok kargo firması yönetim zaafiyeti yaşıyor. Yoldan geçeni şube sorumlusu diye alır, elemanlarınızın takibini yapmazsanız zor günler sizin için uzak değil.
Bu kadar zamandır kargo ile gönderim yaptım gönderi aldım daha bir kere de müşteri temsilcisi arayıp ‘memnun musunuz, şikayetiniz var mı‘ diye sormadı. Demek ki sorun sadece şubelerde değil.
Firma yöneticileri önlem almıyor, denetim yapmıyorsa burada şikayetleri değerlendirmesi gereken devletin ilgili kurumlarıdır. Bu firmalar hiç mi denetlenmez, çalışanlar tedbili kıyafet hiç mi kontrol edilmez.
Özetle kargo firmalarında insanlar parasıyla rezil oluyor…
|