|
||
![]() |
YETER Kİ İSTESİN İNSAN | |
Cengiz Doğan | ||
11 Mart’tan beri özgürlüğümüzü, yaşam kalitemizi elimizden alan virüse karşı mücadelede alınan yol sonrası artık normalleşme süreci yavaşta olsa başlıyor. Önce AVM ve berberler açılacak, ardından ilk ve orta dereceli okullar, sonrasında üniversiteler yeniden eğitime başlayacak. 7 ilde seyahat yasağı kaldırıldı… 65 yaş üstü ve 20 yaş altı için kısıtlı saatler olsa bile sokağa çıkma yasağında esneklik getirildi. Virüs süresince evlere kapandığımızda şunu gördük; her birimiz bireysel olarak yaşıyormuşuz. Toplumun içinde ama toplumdan uzak bir yaşam biçimini benimsemişiz. Hayata bakış açımız ‘ben’ merkezli bir yaklaşım olmuş. Trafikte başkasını tehlikeye sokarken kendi hız zevkimizi tatmin etmeye çalışmışız, engellileri düşünmeden kaldırımlara araçları park ederken yine kendi yürüme mesafemizi kısaltmayı hedeflemişiz. Ortak kullanım alanlarına yönelik davranış şeklimiz, ‘benden sonra kullanacak olandan bana ne’ olmuş. Kuralları ihlal etmek, birbirimize saygı göstermemek, ‘kornaya bastın’ diye kavga edebilecek kadar küstahlaşmışız. Tanıdığımız ya da tanımadığımız insanlara saygımız kalmamış. Hepsi olmamakla birlikte; esnaf müşteriyi kazıklamayı, imalatçı malzemeden çalmayı, inşaatçı daha fazla kar etmek adına beton mezarlar yapmayı kendine adeta ilke edinmiş. Şimdi iki aydır işletmeleri kapalı olan bu tarz iş yerleri umarım müşterinin ne anlama geldiğini bundan sonraki süreçte fark eder Virüs sonrası uzmanların da söylediği gibi artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Hayatın tam olarak normalleşmesi belki seneler alacak ancak biz istersek bu virüs yeni bir başlangıçta olabilir mahallemiz, ilçemiz, ülkemiz için. Öncelikle kurallara riayet etmeyi öğreneceğiz. Bizim için hak olan her şeyin karşımızdaki kişi için de hak olduğunu unutmayacağız ve birbirimizin hakkına riayet edeceğiz. Buna maske kullanımından başlayacağız örneğin. İstanbul’da ilk sokağa çıkma yasağının ilan edildiği gece yaşanan manzaralar hala hafızalarımızda. Onu bir yol kazası olarak kabul edip bir daha böyle bir manzara yaşanmasına fırsat vermemeliyiz. AVM’lerin açılması sonrası oralara akın edip ‘dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak’ deyimindeki gibi hastalığa davetiye çıkarmamalıyız. Maskemizi takmamız gereken her yerde hem kendi sağlığımız hem karşımızdakinin sağlığı için takmalıyız. Ancak kimsenin olmadığı yerlerde de aksesuar gibi hava atmak için maske takmanın anlamsız olacağını da bilmeliyiz. Virüs tehlikesi tamamen ortadan kalkıncaya kadar sosyal mesafeye riayet etmeliyiz. İnsanlarla yakın olmamalı, temastan kaçınmalıyız. Kimin taşıyıcı, kimin hasta olduğunu bilmediğimiz bu dönemde AVM, market vs gibi yerlerde yoğunluk oluşturmadan ihtiyaçlarımızı gidermeliyiz. Şunun farkında olacağız; ne marketteki ne AVM’deki gerek gıda gerek diğer ürünler bitmez. Yangından mal kaçırma telaşı içine girmeye gerek yok. O marketlerin depolarında sizin alacağınız gıdalardan tonlarca var. Esnaf Anadolu kültüründe olan Ahilik geleneğini yeniden hatırlamalı bu yeni süreçte, müşteriyi yolunacak kaz olarak görmemeli. İşini dürüst, hijyen kurallarına uyarak ve elbette terazide hileye başvurmadan yapmalı. ‘Hep ben kazanayım en çok ben kazanayım…’ virüs gösterdi ki ne kadar kazanırsan kazan küçücük bir mikrop senin tüm varlığını hatta canını alabiliyor. Bu gereksiz hırstan artık kurtulmak gerekiyor. Camiler yeniden ibadete açıldığında cemaat temizliğine daha fazla özen göstermeli. Din adamların tüm uyarılarına rağmen Cuma namazlarında yaşanan çorap kokusu gerçeği virüs sonrası artık son bulmalı. Temizlik sadece camiye giderken değil hayatın her alanında hakim olmalı. ‘Atalarımızın temizliği’ ile övünürken kendi pasaklığımızı da geride bırakmamız gerektiğini artık bilmeliyiz. İş yerlerinde umuma ortak alanları, parkları, sahilleri temiz bir şekilde kullanmalıyız. Bizden sonra oraları kullanacak olan insanlara saygı kadar kendimize olan saygının da bir gereği zira bu. Trafikte bir dakika kar edeceğiz düşüncesiyle kavga edip karakolluk olmamalı artık insanlar. Orada kaybedilen zamanın trafikte kaybettiğinden daha fazla olduğunu idrak edebilmeli. Normalleşme sürecinde ilk sokağa çıkma yasağındaki gibi davranırsa Dostoyevski’nin söylediği sözü biraz değiştirmek gerekecek. ‘İlk yapılan yanlışa kaza, ikincisine hata üçüncüsüne tercih’ denir diyor ya hani ünlü yazar. Burada da ilk sokağa çıkma yasağındaki yanlış kazaydı ama ikincisini yaparsak hata olmayacak bu bizim yaşamla ölüm arasındaki tercihimiz olacak. Hayatın her alanında olmalı bu saygı, evde anne babamıza, eşimize, çocuğumuza, sokakta tanıdığımız tanımadığımız herkese karşı çok mu zor elbette değil. Yeter ki istesin yeter ki ders çıkarsın insan. |
||
Etiketler: YETER, Kİ, İSTESİN, İNSAN, |